Merhaba Sevgili Arkadaşlarım,
Uzun zamandır kitap okuma çabalarındaydım.Kitaplarım benden önce eve geldiği için araya da zaman girdiğinden okumayı atladım ama bu gece karar verdim ve okuyup bittirdim. Şeker Portakalı'nı okurken o kadar ağlamıştım ki Zeze, hep aklımda o boya kutusuyla gezen çocuk olarak kaldı. Sokakta çalışan, mendil satan küçük çocukları gördüğüm de içim acır hepsine bakabilecek güce sahip olsaydım. Hiçbir çocuk mutsuz olmasaydı. Hepsi sıcak yuvalar da büyüse, aile sevgisini tam alsalar...Kitaplar ve filmler sayesinde duyarlı oluyoruz, hassaslaşıyoruz. Çocuk kalplerini yakından görüyoruz.
Anasınıfında staj yaparken gezi vardı. En sevdiğim çocuklardan birinin "Ama bizim paramız yokmuş " diye ağlamasını o kadar net hatırlıyorum ki. Diğer çocukların bakışlarını, öğretmenin duyarsızlığı...Okullar da durumu olmayan öğrenciler için bir şey yapılabilse o kadar hayırseverler var bunun için bir şey yapılabilir. Hatta çocuklar için daha çok şey yapılsa. En güzel kalbe onlar sahip.
Zeze yaramaz ve şeytan olarak yapışan karakterini o kadar benimsemiş ki Güneşi Uyandıralım da kendini 'Şeytanın Çırağı' olarak adlandırıyor burada kendime de kızdım hemen çocukları gruplandırmamız ne kadar doğru? sorunu görmek yerine hemen etiketi yapıştırıyormuşuz gibi gelmeye başladı.Çocuk yetiştirmek çok zor çok hassas bir terazi.Zeze eğitimi için durumu iyi olan bir aileye evlatlık olarak verilir ve bu sefer hayal dünyası iyice genişler bir film yıldızı babası, Cururu kurbağası da yüreği olur ve birçok film yıldızı ailesi olur. Kısacası okumanızı tavsiye ederim bir küçük çocuğun büyürken, ailesiz büyürken yaşadıklarını okumak biraz zor ama okunmalı.
"Yeniden bir çocuğum. Düş gören bir çocuk. Yalnız bir çocuk. Niçin büyümeli?ıstemiyorum. Hiçbir zaman istemedim. Ama zaman durdu,ben devam ettim. Aslında, kimse insanların acıya katlanma gücünü bilemez. Tek bilen kendi yüreğimizdir. Ve neye yarar?"