Uzun zamandır aklımdaydı ve sonunda okuyabildim. :) Herkesin okuması gereken bir kitap. Yakup Kadri'nin okuduğum ikinci kitabı ve beni daha çok etkiledi. Kurtuluş Savaşında, köylüyü hiç bu şekilde hayal etmezdim o kadar iyi anlatılmış ki, çoğu zaman gözlerim doldu.
Konumuz
Ahmet Celal, Çanakkale savaşı sırasında kolunu kaybederek gazi olmuş bir subaydır. Emir eri olan Mehmet Ali'nin Eskişehir deki köyünde yaşama teklifini kabul eder. Çünkü İstanbul İngilizler tarafından kuşatılmıştır.Bu şekilde eğitimli aydın birinin, eğitimsiz cahil köylüyle olan çatışmasını okuyoruz. Köylülerin onu bir gazi olmasına rağmen içlerine almaması Yaban olarak adlandırmaları kendilerinden uzak tutmaları en dikkat çeken kısımlardı. Ahmet Celal, kendisini kitaplarla oyalar ve gazetelerden savaşı takip eder. Milli Mücadelenin başlaması Türklerin, düşmana teslim olmayışını coşkuyla köylüyle paylaşır fakat aldığı tepkisiz, heyecansız tavırlar onu zamanla tamamen kendisiyle baş başa bırakır. Bir gün köyden iyice uzaklaştığı sırada Porsuk Çayı üzerinde, yakınlardaki bir köyden olan Emine'yle tanışır. Emine yi köylü bir kız olarak küçük görse de ilk görüşte aşık olur.Sürekli Porsuk Çayına giderek Emine'yle konuşmaya çalışır fakat hiçbir zaman istediği iletişimi kuramaz Mehmet Ali nin kardeşi İsmail de Emine'ye aşık olmuştur.
Açıkçası kitaptaki karakterler dikkat çekiciydi. Biraz daha yazarsam kitabı olduğu gibi anlatmış olacağım. Beni en çok etkileyen kısım sonlarıydı. Yunan askerlerinin köyü talan etmesi, saygısız kötü davranışlarını okumak ne kadar içimi acıttı, nasıl üzüldüğümü anlatamam. Başlarda köylüyü sevmemiştim fakat anladım ki, köylü kendi kendisine bırakılmıştı. Sefil haldeydiler savaş zamanı köylü hatırlanmıştı.Köylü eğitilmemiş cahil olarak bırakılmış, hiç önemsenmemiş. Bu yüzden Ahmet Celal de kendisini ve diğer aydınları suçlamakta köylüyü savaş zamanı tanıdıkları hatırladıkları için.
Kısacası okunması gereken çok değerli bir kitap. Ne yazık ki, okul yıllarımda okumadığıma... Tarih dersinde Kurtuluş Savaşı konusu işlenmeden önce, bu kitap okutulsa eminim kimse Tarih dersini sevmiyorum demezdi. Can kulağıyla dinlenirdi diye düşünüyorum.
''Ben bir maskara değilim ama, bir safderun olduğum, bir koca çocuk olduğum muhakkaktır. Bundan bir türlü kurtulamıyorum. Feleğin nice cevr, nice aldanışlar, nice hayal ve umut kırılışları beni pişirmeye yetmedi. Hala, ne çocukça sevinçlerim, ne hoş hayallerim,gönlümün ne safça akışları var.''